1 Eylül 2011 Perşembe

Bizim saatimiz...

Bazısına göre kesinlikle olmazsa olmaz, bazısına göre en önemli aksesuar, bazısı için çok da önemli değil... Ama sanıyorum, herkesin bir şekilde saatlerle ilgisi var.
Nihayetinde insanlık olarak zamanla sorunluyuz biz. Bu açıdan saatleri yakından takip etmemiz kaçınılmaz.
Saat deyince kol; kol saati deyince aklıma hep aynı kare geliyor: İlkokulumuz 2 katlıydı ve biz ikinci kattaki ''büyükler'' teneffüs ziliyle birlikte maç yapmak için koşa koşa dışarı çıkardık. Yine o yetişmelerin birinde, tam son merdivenden adımımı atıp zafere ulaşacaktım ki... ayağım kaydı. Düştüm. Pek canım yanmamıştı. Daha doğrusu, saatimin kolumda olmadığını görene kadar. Kırılıp düşmüştü, ne çok üzülmüştüm, hatırlıyorum.
Halbuki herhangi bir ekstra özelliği yoktu ama yine de severdim, ne de olsa o zamanların en popüler aksesuarlarından birine sahiptim.
Çok sonra geçmiştir tabii acısı, belki yenisini de aldırmışımdır, pek hatırlayamıyorum.
Ama düşündüğümde, 90'lı yıllara değineceksek, bu saati baş sıralara koymadan olmaz diye düşünüyorum. Efsane, Casio F-91W...


...ve tabii, konu saatlerden açıldığında, bir tanesini daha unutamayız: O da, orta sınıf çocuklarının hayran hayran baktıkları, zengin çocuklarının ise misafirlikte 'piçlik' yapmak için kullandıkları bir başka Casio modeli... Sanırım bizim için teknolojinin gelebileceği en üst noktalardan biriydi.

0 yorum:

Yorum Gönder