13 Ağustos 2011 Cumartesi

Dünkü Çocuklar ve Bugünkü Çocuklar

Her geçen gün sokakta oynayan çocukların azaldığını görünce böyle bir yazı yazmak geldi aklıma. Bizim zamanımızda sokakta oynanırdı oyunlar, en fazla atari oynardık evde ve adaptörü ısınınca bırakmak zorunda kalırdık. Kaset üflerdik, kaset değiştirirdik. C64 devrine pek yetişemedim ben, c64 kullananlar şimdi içinden "ohoo onlar nedir ki? biz kafa ayarı yapmak için neler çektik" diyor olabilir. Onlar da haklı. Atari oynardık evimizde ama en fazla sokakta oynamaktan zevk alırdık. Günümüz gecemiz sokaklarda geçerdi. Saklambaç, 9 taş, kuki denen bir saklambaç türü (onu da başka bir yazıda anlatırım), top oynardık mahalle aralarında komşular kızmalarına aldırmadan. Onlar da haklıydı, hastası olan, gece vardiyasından gelen, yıllarca biriktirdiği parayla araba alan ama biz de çocuktuk, sokakta oynamak hakkımızdı ve bunları düşünmezdik. Arada parka gider, sallarsın, tahterevalliye biner, kaydırağa ters çıkmaya çalışırdık.

Şimdi bakıyorum sokaklara çocuklar yok sokaklarda. Hepsinin evinde ya bilgisayar ya oyun konsolları ya da her ikisinde de var. Ufacık çocuklar oyunları benden ustaca oynuyor, benim bilmediğim, adını duymadığım oyunları oynuyor. Evinde bilgisayarı ve/veya oyun konsolu olmayanlar ise internet kafelere ya da oyun salonlarına gidiyor. Oyun salonu dediysem çocukluğumuzdaki gibi değiller onlar da değişti .(Bu da başka bir yazı konusu) Lafı çok uzatmadan: sokaklar boş, çocuklar yok ortada. Parklarda sallananlar bile yok. Devir değişti ama iyi mi oldu kötü mü oldu onu ilerde göreceğiz.

11 Ağustos 2011 Perşembe

Yağmurla birlikte...

İstanbul'da yağmur var. O zaman iyi gider...

10 Ağustos 2011 Çarşamba

Uyumadan bir masal...


Bizde emeği çoktur kesinlikle; beğenmelerin bu kadar zor, küfürlerin bu kadar kolay savrulduğu bir ortamda, sanırım kimsenin ses etmemeyeceği, önümüze koyduğu tabanı sırf onun için sonuna kadar bitireceğimiz bir kadın: Adile Naşit.
Dünden beri sevimsiz bir meseleyle duyuyoruz adını, malum TRT sansürü olayı...

9 Ağustos 2011 Salı

Bu fotoğrafta anlatılmak istenen şey belli aslında. 90lı yılların Kenan Doğulu'su. Uzun saçları ve güneş şeklindeki kolyesi. Fotoğrafta o kolye mi var tam anlayamıyorum ama o senelere ait bir fotoğraf olduğundan o kolyenin olduğunu varsayıyorum.

Bir nesil Kenan Doğulu'yu metalci-popçu olarak bildi. Aslında bilmedi. Şimdi görünce "metalci gibiymiş" diyoruz. Saykodelik klipleri de cabası.

56K ile bağlan hayata!

Bunu demekten alamıyor insan kendini ama gerçekten neydi ya o zamanlar? İnternetle yeni tanışmıştık ve eskiden sadece oyun oynatan mahallemizin internet kafesi, bağlantı için Türk Telekom'a başvurmuştu; en az adam kadar heyecanlanmıştık.
Her gün gidip gelmelerin sonunda internet bağlandı kafeye, hemen yanında SEGA salonu vardı, orayı terkedip bilgisayarlı kısma geçtik.

Sucu Çocuk

Hele ki bu zamanların reklam dünyasına baktığımızda daha bir anlam kazanıyor bu reklam. İnsan zekasının aşağılanmadığı, bir de üstüne üstlük kendi zekasını sergileyen bir çalışma bu.

En önemlisi de, bizi kendine çeken samimiyete sahip. İlk aklımıza gelenlerden...

Power Rangers




BağlantıAh ah zamanında hangimiz içinden biri seçip sokakta oynarken "ben kırmızıyım, ben maviyim" diye dolanmadık ki? Hadi hadi yalan söyleme, sen de birini seçmişsindir zamanında. Aksiyon, bilim-kurgu tarzı bir dizi olmasına rağmen inanıyorum ki kızlar da izliyordu o dönem.

8 Ağustos 2011 Pazartesi

Bizim olan 90'lar...

Hatırlarım: Babam bizim yaptığımız pek çok şeyi anlayamazdı, biz çocukken. Bu yüzdendir, hep kendi sevdiği şeylere yöneltmeye çalıştı bizi. Gençken ve çocukken sevdiği kitapları, filmleri, oyunları öğretirdi; biz de sevinçle karşılaşırdık bu durumu...

...ama bir gerçek vardı ki, babamın öğretilerini hiçbir zaman sahiplenmedik.

bizim zamanımızdaki çizgi filmler travma sebebiydi

Şeker Kız Candy! Ne çizgi filmdi ama değil mi? Gündüz annemle Candy'i izler akşam da Esmeralda'yı izlerdik. Öyle bir dizilerdi.


Ama Cany'nin yeri hep ayrıdır. Antony ile olan aşkları, o yetimhane..

Ah Antony ahhh çok genç yaşta gitti Candy'den daha çok ağlamıştım öldüğünde.


hadi kızlar itiraf edelim

Evet eşek kadar olduk ve Çılgın Bediş artık çok saçma ama en unutulmaz dizilerden biri de o değil miydi? Bediş ve Oktay yakınlaşınca hangimiz heyecanlanmadı ki :)


Kaptan Tsubasa



Çocukluğumuzun vazgeçilmez kahramanlarından. Hangimiz onun gibi olmak istemedik ki? Tabii herkes Tsubasa'ya özenmiyordu, ben en çok Wakabayashi Genzo'ya hayrandım bu dizide.

Çarli...

Milenyum'u Türkiye'nin en ünlü maymunun Çarli dizisiyle karşıladık. İyiydi, izlerdik ama en nihayetinde bir Akasya Durağı ya da Arka Sokaklar (!) değildi...

7 Ağustos 2011 Pazar

Transformers




Çocukluğumuzun vazgeçilmez çizgifilmlerinden Transformers, filmlerinden çok önce Optimus Prime'a bu çizgifilm ile saygı duymaya başlamıştık.

En yakın arkadaş Mario...


Bu video biraz kötü olsa da, çocukluğumuzun vazgeçilmezi olan bu oyunu sizlere sunmak istedim. Dün olanlar denilince Mario'yu unutmak günahtır.

İki efsane...

Sanırım her ikisi de çocukluğumuzda epey mesai harcadıklarımızdan. Öncesinde leblebi tozu alınır, ağıza doldurulur sonra en yakınındakinin suratına püskürtülürdü. Ardından kızan arkadaşınla alırdın Coca Cola, az önceki her şeyi unutup serinlerdin...