İzmir Fuarı tabii ki devam ediyor hala. Eminim şimdiki çocuklar gittiklerinde bizim kadar çok eğleniyorlardır. Ancak bizim için süresi dolmuş bir ilişki gibi artık oralar... Ben bunları düşünürken, ekşisözlük'ten sutlu kahve nickli üyenin yazısına denk geldim, paylaşmak istedim...
"bazı şeylerin anlamının olduğu zamanlardaki izmir fuarı'ydı..
yılın zaten 365 günü açık olan lunapark bile daha çekici gelirdi insanın gözüne. o kalabalığa rağmen cazip gelen bir şeyler hep olurdu. hemen her sene yeni bir oyuncak gelirdi zira, kâh korku tüneli, kâh radar, kâh başka bir şeyler. önlerindeki kuyruğa girmeye kalksanız, sabahlamanız gerekirdi.
pavyonlardan bilimum işe yaramaz broşür toplanırdı manasızca, bazıları hâlâ durur hatta evin kimbilir neresinde. hiçbir zaman kullanmayacağınız, hatta ne kullanması, belki ömrünüzde denk gelmeyeceğiniz değişik değişik fabrika aletlerine, kocaman iş makinelerine bile ibretle bakılır, baba illa ki "bak bu aletler çok fena" gibisinden bir şeyler sayıklardı.
paraşüt kulesinde de devasa kuyruklar olur, çocuk gözlerle atlayanlar izlenirdi. "bi gün ben de atlıcam ki!" gibi haybeye kurulan hayaller gürültüye karışır giderdi..
koska helvacısı'nın büyük dükkanından çikolatalı kestane şekeri alınırdı, oracıkta yenilirdi.
gecenin sonuna doğru yorulunca da, yine baba tarafından, dünyanın en yüzeysel, ama belki de en naif gerekçesi ortaya konulurdu: "burada elektrik telleri yerin altında ya, o yüzden yoruyor insanı."
oysa ki elektrik telleri değil, mutluluk olurdu yoran şey insanı, çocuk kafayla yaşanan çocukluk mutlulukları.."
0 yorum:
Yorum Gönder